Matsyasana "tüm hastalıkların yok edicisi" olarak geçer. Karın kaslarını ve ön boynu esnetir ve canlandırır, boynun arkasını güçlendirir. Postürü geliştirir. Omurganın esnekliğini artırır. Karın içi organlarını canlandırır.
Gülümse & Egzersiz yap & Pozitif kal & Odaklan & Güçlü ol & Sağlıklı beslen & Derin nefes al & İyi niyetli kal...
Plank with Knee Taps
Plank
egzersizi karın, bel, omuz ve ön bacaklarınızı çalıştırır. Düzenli olarak Plank
egzersizi yapıldığında harika sonuçlar alabiliriz. Bu şekilde 10 saniye
durmamız ilk gün için yeterli. İlerleyen günlerde kademe kademe süreyi
artırabiliriz.
Görseldeki
egzersiz, kendi vücut ağırlığımızla yapabileceğimiz Plank egzersizinin bir değişik
versiyonu. İyi konsantrasyon ve odaklanma ile sabitliği koruyarak…Denemeye
değer!!
Pilates'in farkı çok güzel anlatılmış...
Is Your Body Rich? Or
Wealthy?
|
I met with a banker this week who explained to me
that being simply "rich" was risky. The rich can become poor
seemingly overnight. What we want, he expounded, is wealth. The banker went
on to explain that wealth meant you were diversified with riches in many
areas. Meaning that a single downturn or sudden change in business or the
economy wouldn't threaten your well-being.
I reflexively thought of Pilates and how diverse it is. For exercisers that eschew all but one type of fitness, you may be exercise rich but not truly wealthy. An ankle injury for a spin junkie is going to derail you entirely. Not so with Pilates. You get strength, mobility, coordination, stamina, balance and more. A single limitation doesn't threaten your health because Pilates is a diverse multi-platform system. My conclusion? Pilates makes you wealthy. Health and exercise wealthy. |
Alycea Ungaro
Kim Kimdir?
Lakto Ovo Vejetaryenlik: En sık görülen vejetaryenlik türüdür. Lakto süt, ovo da
yumurta demektir. Bu tip vejetaryenler hayvansal besin olarak sadece süt
ürünleri ve yumurta tüketirler.
Lakto Vejetaryenlik: Süt ürünleri tüketen fakat yumurta yemeyen vejetaryenlik türüdür.
Katı Vejetaryenlik (Veganlık): Her türlü hayvansal ürünü reddeden vejetaryenliktir.
Yarı Vejetaryenlik: Nadiren et yiyen insanlar için kullanılır. Bu tip vejetaryenler genelde balık ve tavuk ağırlıklı beslenirken, kırmızı et tüketmekten kaçınırlar.
Peskateryanizm: Kırmızı ve beyaz et yemeyen fakat balık tüketen insanlar için kullanılır.
Fruitaryanizm: Vegan diyeti uygulayan fakat sadece bitkiyi öldürmeden
yiyebileceği sebze ve meyveleri yiyenler için kullanılır. Örn. Elma toplamak
için bitkiyi öldürmeye gerek yoktur fakat havuç yemek için bitkiyi öldürmek
zorundayız.Lakto Vejetaryenlik: Süt ürünleri tüketen fakat yumurta yemeyen vejetaryenlik türüdür.
Katı Vejetaryenlik (Veganlık): Her türlü hayvansal ürünü reddeden vejetaryenliktir.
Yarı Vejetaryenlik: Nadiren et yiyen insanlar için kullanılır. Bu tip vejetaryenler genelde balık ve tavuk ağırlıklı beslenirken, kırmızı et tüketmekten kaçınırlar.
Peskateryanizm: Kırmızı ve beyaz et yemeyen fakat balık tüketen insanlar için kullanılır.
Freeganizm: Tüketim
çılgınlığına karşı politik bir duruş göstermek için vegan diyeti uygulayan
kişilere denir.
Çiğ Besin Vejetaryenliği: Çiğ besinciliği ve veganlığı birleştiren diyettir. Tüm hayvani besinlerin yanında, 46 derece üzerinde pişirilmiş tüm yiyecekleri de reddeder. Çiğ meyve, sebze, fındık, tahıl, baklagiller, tohumlar, bitkisel yağlar, deniz bitkileri ve taze meyve sularını tüketirler.
Çiğ Besin Vejetaryenliği: Çiğ besinciliği ve veganlığı birleştiren diyettir. Tüm hayvani besinlerin yanında, 46 derece üzerinde pişirilmiş tüm yiyecekleri de reddeder. Çiğ meyve, sebze, fındık, tahıl, baklagiller, tohumlar, bitkisel yağlar, deniz bitkileri ve taze meyve sularını tüketirler.
http://www.yesilist.com/
Hayvansal Ürünlerin Zararları
Hayvansal
ürünler yüksek miktarda doymuş yağ asidi içerirler. Doymuş yağların fazla
tüketilmesi kalp ve damar hastalıklarına davet çıkarırken, kolesterol ve
tansiyonu da yükseltir. Bu yüzden vejetaryenlerde bu hastalıklar nadiren
görülür. Vegan diyeti hayvansal tüm besinleri reddettiği için kolesterol
içermez. Ayrıca araştırmalara göre sadece bitkisel yağ alımı, yağ türü ve miktarı
aynı kalsa da kolesterol seviyesini düşürmektedir.
Etin
diğer zararları genellikle pişirme şekli ve hayvanların yetiştirilme tarzından
kaynaklanmaktadır. Et endüstrisi sadece bedenimize zarar vermekle kalmayıp
ekolojik dengeyle de oynamaktadır. Dünya üzerindeki yiyecek yetersizliğinin en
büyük sebeplerinden biri et üretimine çok fazla kaynak ayrılmış olmasıdır.
Teorik olarak dünyada dokuz milyar insanı besleyecek kadar yiyecek mevcutken
biz bunları et ve hayvani besin üretimi için kullanıyoruz. Karşılığında
aldığımız besinle karşılaştırınca harcadığımız bitkisel yiyecek, su, enerji ve
toprak miktarı oldukça fazladır.
Pek
çok vejetaryen ve vegan, et endüstrisinin iç yüzünü gördükten sonra bu diyete
geçme kararı vermiştir. Hayvan eti yemekle ilgili herhangi bir sorun
yaşamıyorken, bunun doğal bir süreç halinde yapılmaması, hayvanların kötü
koşullarda, sadece kar amacıyla yetiştirilmesi birçok insanı rahatsız
etmektedir.
Çiftlik
ve kümes hayvanlarını daha hızlı büyütmek ve hastalıklardan korumak amacıyla
antibiyotikler kullanılmaktadır. 2011 yılında insan kullanımı için 7,7 milyon
sterlinlik antibiyotik satışı yapılmışken, hayvanlar üzerinde kullanmak için
29.9 milyon sterlinlik antibiyotik satılmıştır. Pew İnsan Sağlığı ve
Endüstriyel Tarım Kampanyasında kıdemli görevli olan veteriner Dr. Gail Hansen,
antibiyotiklerin hasta hayvanlar için kullanılması gerektiğini, hayvanları
sağlıklı tutmak için antibiyotik kullanılan bir sistemin gözden geçirilmesinin
elzem olduğunu söylemiştir. Ayrıca hayvanlar üzerinde aşırı antibiyotik
kullanımı bakterilerin direnç kazanmasına neden olur ve et yoluyla vücudumuza
giren bakteriler antibiyotik tedavisine cevap vermezler.
Son
derece lezzetli görünen, herkesin tükettiği et ürünleri, atık hayvani
malzemelerin et yapıştırıcısı denen bir maddeyle bir araya getirilip et
görünümü verilmesiyle elde edilmiş olabiliyor. Et yapıştırıcısı kandaki
plazmadan elde edilen bir enzim. Avrupa Parlamentosu, bu maddenin kullanımını
2010 yılında yasaklamıştır.
Sadece
daha hızlı büyümeleri için hayvanlar üzerinde farklı hormonlar
kullanılmaktadır. Bu hormonlar et tüketen insanların hormonal dengesini
bozmakta ve çocukların ergenliğe giriş süresini azaltmaktadır.
Hayvanlar
metan gazı üretirler ve bu gaz atmosferde yüksek oranda karbondioksit tutarak küresel
ısınmaya neden olur. Birleşmiş Milletler raporlarına göre, hayvan üretimi iklim
değişiminin %18inden sorumludur ki bu oran tüm dünyanın ulaşımla neden olduğu
iklim değişiminden çok daha fazladır (%13.5).
Bu
kadar dengesiz ilaç kullanımıyla, minicik kafeslerde hareket edemeyecek halde
büyüyen hayvanlar tahmin edebileceğimiz gibi büyük bir stres altındadırlar ve
bu etlerinin kalitesini etkiler. Stresli hayvanların etlerini yemek insan
sağlığını da kötü yönde etkiler.
http://www.yesilist.com/
http://www.yesilist.com/
İç-Konuşmanın İnanılmaz Gücü
Başkalarına
söylediklerimiz, kendimize söylediklerimizden çok daha az önemliler. Tüm gün,
her gün, zihnimiz yaşadığımız hayatı yönlendiren düşüncelerle dolup, taşar. Bu
iç konuşma başarılarımızı ve hüsranlarımızı belirler.
Hayatınızın herhangi bir yönünde gelişim
gösterme niyetindeyseniz, ister sağlık konusunda olsun, ister kariyer, ister
ilişkiler, harekete iç konuşmanızı değiştirerek başlayın. Neler olduğunu
görünce şaşıracaksınız.
İç-Konuşma
Nedir?
Kendimizle her gün (dakikada 150 ila 300 kelime olmak üzere) 50000 kelime
konuşuyoruz. Bu kelimeleri okurken, aynı zamanda kendinizle de bir diyalog
halindesiniz. Bir yandan bu yazının sizde bıraktığı etkileri kendinizle
tartışıyorsunuz, bir yandan da bugün yapmanız gereken şeyler veya gelecekle
ilgili kaygılar dikkatinizi dağıtıyor. Bu iç düşünme ya da iç konuşma
zihnimizin bilinçli bölgesinde meydana gelir.
Çoğu insanın bilincinde
olmadığı şey ise iç konuşmalarımızın bilinçaltımıza verilen komutlar olduğu.
Bilinçaltımızın görevi zihnimizin bilinçli bölgesi tarafından verilmiş emirleri
taşımak. Bilinçaltımız günde 24 saat haftada 7 gün boyunca bizim kişisel
hizmetimize amadedir.
İç-Konuşma
Nasıl İşe Yarar?
Denizi geçmekte olan bir gemi hayal edin. Geminin kaptanı yüksek sesle
emirlerini söylüyor, tayfa da bunları yerine getiriyor. Tayfaların içeride,
geminin nereye gittiğini, neyle karşı karşıya kalacağını bilmeden bu görevleri
yaptıklarını düşünün. Kaptan bilinci, tayfa ise bilinçaltını simgeliyor.
Yani kaptan tayfaya şu
emirleri verdiğinde: “Tam gaz ileri, 15 derece kuzeye, vs”,Tayfa sadece şu
şekilde karşılık verir: “Emredersiniz, kaptan” ve emirleri eksiksiz yerine
getirmeye çalışır. Tayfa geminin bir buzdağına doğru mu gittiğini, yoksa başka
bir gemiyle mi çarpışacağını, ya da hedefine mi yöneldiğini önemsemez. Emirler
hiçbir şekilde yargılanamaz ve kaptan sorgulanamaz. Gemi metaforu bilinç ile
bilinçaltı arasındaki ilişkiyi iyi bir şekilde gösterir. Bunlar iki farklı akıl
değil, aynı aklın iki parçası olarak açıklanabilirler.O yüzden, kendimize ne
söylediğimiz ya da kendimizi nasıl tanımladığımız düşüncenin bilinç düzeyini
çıkış noktası olarak alır. Eğer sürekli olarak şunları söylersek;“İsimleri hiç
hatırlayamıyorum”
“Evliliğim dağılıp, gidiyor”
“Yeteri kadar param hiçbir zaman olmayacak” vs…
“Evliliğim dağılıp, gidiyor”
“Yeteri kadar param hiçbir zaman olmayacak” vs…
Bunlar siz farkına
varmasanız da bilinçaltına yöneltilen talimatlar oluyor. Bilinçaltımızın görevi
de durmak bilmeden talimatları gerçekleştirmeye çalışmak olunca, bu problemler
iyice su üstüne çıkıyor. Bilinçaltımız talimatların bizim için iyi veya kötü
olup olmadığına karar veremiyor, sadece ondan istediklerimizi yerine getiriyor.
İç
Konuşma Neden Önemlidir?
Şunu hemen not alalım: “Hayatta istediğimiz şeylere değil, beklediğimiz
(umduğumuz) şeylere sahip oluyoruz”. Şunu fark etmemiz de çok önemli:
“kendimizle ilgili görüşümüz (benlik) iç konuşmamız ile yaratılır ve kendimizle
ilgili görüşümüz (benlik) hayatın her alanındaki performansımız için
belirleyici olur.”
Kendimizle ilgili
yüzlerce görüşümüz olabilir. Aşçılık yeteneğimizle ilgili iyi bir görüşümüz
vardır, örneğin “çok iyi yemek pişiririm”, sosyal yeteneklerimizle alakalı kötü
bir görüşümüz olabilir “insanlarla arkadaşlık kurmada zorlanırım. İlk defa
karşılaştığım bir insanla iki kelime edemem.” Bunları söyledikten sonra bilinçaltımız
kendimizle ile görüşümüzü tutarlı hale getirmeye çalışıyor. İyiye doğru da
olabilir bu, kötüye de.
Düşüncelerinizi
Değiştirerek Hayatınızı Değiştirin
Biz dünyaya bir inançla, bir tutumla ya da bir fikirle gelmedik. Bizler
bomboş bir gemiydik. Sağcı veya solcu değildik. Ne galatasaraylıydık, ne
fenerbahçeli, ne de beşiktaşlı. Dünyanın nasıl olması gerektiğine dair
inançlarımız yoktu. Ailemizden, çevremizde aldığımız verilerle beraber
kendimizle ilgili görüşlerimiz oluşmaya başladı. Zirveye çıkacağımıza
inandığımız ya da tam tersine başarılı olamayacağımıza dair fikirlerimiz
zihnimizde belirginleşti. 6 yaşımıza geldiğimizde kendimizle ilgili erken dönem
görüşlerimizin çoğu oluşmuştu bile. Ama bunlar başkalarından duyduklarımızla
değil, iç konuşmamızda bunları nasıl yorumladıysak öyle şekil bulmuştu.
Kendi iç konuşmamız
kendimizle ilgili görüşümüzü oluşturuyor ve kendimizle ilgili görüşümüzle
performansımız arasında direkt bir ilişki var. Yaşamımızın herhangi bir
alanında performansımızı ve etkinliğimizi artırmak istiyorsak, kendimizle
ilgili görüşümüzü geliştirmemiz lazım.
Arzuladığımız sonuca ulaşmamızı sağlayacak dili yaratarak kendimizle ilgili görüşümüzü yukarı taşıyabiliriz. Yenilenmiş iç konuşmamızı tekrarlayarak bilinçaltımıza talimatları göndermeye başlayalım. Bilinçaltımız da yeni görevleri yerine getirmek için hemen çalışmaya başlayacaktır.
Arzuladığımız sonuca ulaşmamızı sağlayacak dili yaratarak kendimizle ilgili görüşümüzü yukarı taşıyabiliriz. Yenilenmiş iç konuşmamızı tekrarlayarak bilinçaltımıza talimatları göndermeye başlayalım. Bilinçaltımız da yeni görevleri yerine getirmek için hemen çalışmaya başlayacaktır.
Bilinçaltımız asla
yargılamaz. Doğru mu yanlış mı diye bir tartışmaya girmez, bizim için iyi olup
olmayacağını hesaplamaya kalkışmaz. Zihnin bilinçli bölgesi tarafından ona ne
söylenmişse onu yapar.
Hayatınızı değiştirmek
istiyorsanız, iç konuşmanızla ilk adımı atın, eminim ki sonuçları sizi şaşkına
çevirecek.
http://multiyasam.com
Masa başı çalışanlara 10
egzersiz
Warrior 1 (Savaşçı 1 pozisyonu)
Sağ ayak öne arka ayak aynı hizada duracak şekilde, sağ dizinizi ayağınızı geçmeyecek şekilde öne eğip, gövdenizi geriye, ellerinizi yukarı kaldırın. Bu pozisyonda beş kez nefes alıp verdikten sonra aynı hareketleri sol bacakla da yapın.
Sağ ayak öne arka ayak aynı hizada duracak şekilde, sağ dizinizi ayağınızı geçmeyecek şekilde öne eğip, gövdenizi geriye, ellerinizi yukarı kaldırın. Bu pozisyonda beş kez nefes alıp verdikten sonra aynı hareketleri sol bacakla da yapın.
Navasana (Tekne pozisyonu)
Kuyruk sokumunuzu aşağı kaydırarak, kalça kemiklerinizin üzerine oturun, bacaklarınızı dümdüz yukarı kaldırın. Ellerinizi dizlerinize uzatıp, karın içeride göğsünüzü yukarı doğru kaldırın. Bu şekilde beş kere nefes alıp verin.
Kuyruk sokumunuzu aşağı kaydırarak, kalça kemiklerinizin üzerine oturun, bacaklarınızı dümdüz yukarı kaldırın. Ellerinizi dizlerinize uzatıp, karın içeride göğsünüzü yukarı doğru kaldırın. Bu şekilde beş kere nefes alıp verin.
Salabasana (Çekirge pozisyonu)
Yüz üstü matın üzerine yatın, ellerinizi arkada kavuşturup, sırtınız dik, göğsünüzü yukarı kaldırın, belinize zarar vermeyecek şekilde bacaklarınızı hafif yukarı kaldırın. Boynunuz rahat bir şekilde beş kez bu pozisyonda nefes alıp verip.
Yüz üstü matın üzerine yatın, ellerinizi arkada kavuşturup, sırtınız dik, göğsünüzü yukarı kaldırın, belinize zarar vermeyecek şekilde bacaklarınızı hafif yukarı kaldırın. Boynunuz rahat bir şekilde beş kez bu pozisyonda nefes alıp verip.
Dhanurasana (Yay duruşu)
Çekirge duruşunun ardından, dizlerinizi bükün, ellerinizle ayak bileklerinizi kavrayın ve göğsünüzü yukarı doğru kaldırın. Bu şekilde belinize ve boynunuza zarar vermeyecek şekilde beş kez nefes alıp verin. Bu bölgelerde bir acı hissederseniz hareketi hemen bırakın.
Çekirge duruşunun ardından, dizlerinizi bükün, ellerinizle ayak bileklerinizi kavrayın ve göğsünüzü yukarı doğru kaldırın. Bu şekilde belinize ve boynunuza zarar vermeyecek şekilde beş kez nefes alıp verin. Bu bölgelerde bir acı hissederseniz hareketi hemen bırakın.
Virasana (Kahraman duruşu)
Yere diz çökün, dizlerinizi birleştirin, ayaklarınızı kalçalarınızdan daha geniş açıp, ayak üstlerinizi yere basın. Kalçalarınız yerde rahat etmezse bir blok üzerine de oturabilirsiniz. Omuzlarınızı dikleştirerek gururlu bir kahraman gibi oturun. Bu şekilde yine beş kez nefes alıp verin.
Yere diz çökün, dizlerinizi birleştirin, ayaklarınızı kalçalarınızdan daha geniş açıp, ayak üstlerinizi yere basın. Kalçalarınız yerde rahat etmezse bir blok üzerine de oturabilirsiniz. Omuzlarınızı dikleştirerek gururlu bir kahraman gibi oturun. Bu şekilde yine beş kez nefes alıp verin.
Supta Virasana (Dinlenen kahraman duruşu)
Eğer dizlerinizde bir sorun yoksa, kahraman duruşundan sonra gövdenizi sırt üstü mata doğru uzatın, dirsekleriniz ve ellerinizi yere koyun, bu şekilde beş kez nefes alıp verin.
Eğer dizlerinizde bir sorun yoksa, kahraman duruşundan sonra gövdenizi sırt üstü mata doğru uzatın, dirsekleriniz ve ellerinizi yere koyun, bu şekilde beş kez nefes alıp verin.
Setu Bandha Sarvangasana (Köprü duruşu)
Sırt üstü uzanıp, dizlerinizi kırın ve ayaklarınızı kalçalarınıza yaklaştırarak yere basın. Sonra kalçayı yukarı kaldırın ve ayakla kalçanın paralel durmasına dikkat edin. Kollarınızı kalçalarınızın altına doğru uzatın. Çenenizi yukarı bakar şekilde kaldırıp, kürek kemiklerinizi yere bastırın. Bu pozisyonda da beş nefes kalın.
Sırt üstü uzanıp, dizlerinizi kırın ve ayaklarınızı kalçalarınıza yaklaştırarak yere basın. Sonra kalçayı yukarı kaldırın ve ayakla kalçanın paralel durmasına dikkat edin. Kollarınızı kalçalarınızın altına doğru uzatın. Çenenizi yukarı bakar şekilde kaldırıp, kürek kemiklerinizi yere bastırın. Bu pozisyonda da beş nefes kalın.
Urdhva Dhanurasana (Yukarı yay duruşu)
Yere sırt üstü uzanın, dizlerinizi kırın, ayaklarınızı kalçalarınıza çekin, dirseklerinizi kırın, avuçiçleri başınızın yanında olsun ve parmak uçlarınız omuzlarınıza baskın. Ayaklarınızı yere bastırıp, kalçanızı yerden kaldırın. Bu pozisyonda beş kez nefes alın.
Yere sırt üstü uzanın, dizlerinizi kırın, ayaklarınızı kalçalarınıza çekin, dirseklerinizi kırın, avuçiçleri başınızın yanında olsun ve parmak uçlarınız omuzlarınıza baskın. Ayaklarınızı yere bastırıp, kalçanızı yerden kaldırın. Bu pozisyonda beş kez nefes alın.
Supta Bada Konasana (Yerde kelebek duruşu)
Sırt üstü uzanın, ayak tabanlarınızı birbirine değdirin,dizlerinizi yana doğru açıp bir eliniz kalbinizin üzerinde bir elinizde karnınızda duracak şekilde beş kez nefes alıp verin.
Sırt üstü uzanın, ayak tabanlarınızı birbirine değdirin,dizlerinizi yana doğru açıp bir eliniz kalbinizin üzerinde bir elinizde karnınızda duracak şekilde beş kez nefes alıp verin.
Paschimottanasana (Oturarak öne eğilme)Oturarak ayaklarınızı öne doğru uzatın, sırtınız dik
şekilde nefes alarak vücudunuzun iki yanından daire şekilde yukarı kaldırın,
yavaşça nefes vererek kollarınızı ayaklarınıza doğru indirin ve gövdenizle
eğilin. Alnınızı bacaklarınıza yaslayıp, gevşemeye odaklanın. Bu şekilde beş
kez nefes alıp verin.
http://www.cnbce.com/foto-galeri/masa-basi-calisanlara-10-egzersiz
Mideniz Boşken Kahve İçtiğinizde Neler Olur?
Hepimiz kahvenin yararlarını
biliyoruz, tabi ki şekersiz ve sade olanlarının.
Mideniz
boşken kahve içmek bedeninize pek de iyi gelmeyebilir, bunun nedenini anlatan
güzel bir yazı..
Mideniz Boşken Kahve İçtiğinizde Neler Olur?
Mideniz Boşken Kahve İçtiğinizde Neler Olur?
Tuş Kilidini Açmak İçin Egzersiz Yaptıran Uygulama
“Move to Unlock” uygulaması,
telefonun tuş kilidini açabilmek için önce egzersiz yaptırıyor. Telefondaki
hareket sensörleri ile hareketin yapılıp yapılmadığı algılanıyor, ayrıca
hareketin doğru yapılıp yapılmadığı hakkında da bilgi alabiliyorsunuz.
Bir insanın günde
yaklaşık 80 defa tuş kilidini açtığı düşünülürse oldukça etkili olabilir...
Jumping Jacks
Tüm vücudu çalıştıran egzersizlerden
biri olan Jumping Jacks, havaya zıplarken bacakların iki yana açılması ve bu
esnada kolların iki yana açılmış vaziyette iken baş üstünde el çırpma durumuna
getirilmesi ile yapılan bir harekettir. Güçlü
ve zinde kalmanızı sağlayan keyifli bir egzersizdir. Tüm vücudun sıkılaşmasını
sağlar, kardiyo egzersizi olarak oldukça etkilidir.
Bu egzersizi belli bir tempoda 1 dakika boyunca tekrar edin, gelişen zindelik durumunuza göre dereceli olarak artırın.
İp Atlayın!
Her egzersizde olduğu gibi
bunda da tekrar sayısını yavaş yavaş artırmak faydalı olur. Zamanla alıştıkça,
güçlendikçe atlama hızını artırabilirsiniz böylece daha çok kalori
yakabilirsiniz. Bununla birlikte, tek ayak üzerinde sıçramak ya da ayak
değiştirerek sıçramak da kalori yakımı artırmanı sağlayacaktır.
Vücudunuzda herhangi bir sağlık sorunu yoksa egzersiz programınıza rahatlıkla ekleyebilirsiniz. İp atlarken ayakkabı kullanın ve beton zemin üzerinde çalışmayın.
Vücudunuzun
nasıl yemeye ihtiyacı varsa, aynı derecede egzersize de ihtiyacı vardır.
Sıçramak sağlığınızı
güçlendirmenin en kolay ve eğlenceli yollarından biridir.
İp atlamak eğlenceli ve stres giderici bir egzersiz olmasının yanı sıra, metabolizmanın hızlanmasını sağlar.
İp atlamak eğlenceli ve stres giderici bir egzersiz olmasının yanı sıra, metabolizmanın hızlanmasını sağlar.
Vücudumuzda
bulunan bütün kasları çalıştırması sebebiyle genel vücut egzersizidir. Kardiyo
etkisi bulunur. Baldır-bacak kasları için etkili bir egzersizdir. El-ayak
koordinasyonunu artırır. Dayanıklılık, denge ve çeviklik gelişir.
Vücudunuzda herhangi bir sağlık sorunu yoksa egzersiz programınıza rahatlıkla ekleyebilirsiniz. İp atlarken ayakkabı kullanın ve beton zemin üzerinde çalışmayın.
Beluga Mercimeği
Kaynağına Nil nehri, Dicle nehri ve Fırat bölgesinde M.Ö. 6.000 yıllarında rastlanan Beluga mercimeği, adını görünüşünün benzerliği nedeniyle Beluga havyarından alıyor. Mercimek ailesinin en küçük ferdi olan Beluga mercimeği, piştikten sonra parlaklaşan kabuğuyla, özellikle çorba ve salatalarda ve meze olarak sofralarda kullanılmak için çok uygundur.
Kaynağına Nil nehri, Dicle nehri ve Fırat bölgesinde M.Ö. 6.000 yıllarında rastlanan Beluga mercimeği, adını görünüşünün benzerliği nedeniyle Beluga havyarından alıyor. Mercimek ailesinin en küçük ferdi olan Beluga mercimeği, piştikten sonra parlaklaşan kabuğuyla, özellikle çorba ve salatalarda ve meze olarak sofralarda kullanılmak için çok uygundur.
Benzerleri
olan kırmızı ve yeşil mercimeğin aksine 15 dakika gibi kısa bir sürede
pişebiliyor. 120 gram kadar alındığında bir insanın günlük lif oranını
rahatlıkla karşılayabiliyor. Ayrıca Antioksidan özelliği sayesinde de sağlığa
son derece yararlı. Diğer mercimek türlerinde olan vitaminlerin çok daha
fazlasının Beluga Siyah Mercimekte var.
Düşük yağ oranı nedeniyle
kolesterol düşürücü liflere sahip olan Beluga mercimeği aynı zamanda kuvvetli
bir protein deposu, yüksek potasyum, demir, fosfor ve folik asit kaynağıdır.
Tempolu ve Düzenli Yürüyüş
Mükemmel bir egzersiz türüdür. Eski bir Çin deyişine göre, “bin millik bir yolculuk, tek bir adımla başlar.”
Açık havada yapılan tempolu yürüyüş, beyine giden oksijen miktarını artırarak zihinsel potansiyeli yükseltiyor. Yürüyüş egzersizleri yaparken ayakkabı seçiminize ve yürüyüş yapacağınız zemine dikkat edin. Yürüyüş için sabahın erken saatlerini tercih edin ve yürüyüşten sonra mutlaka stretching yapın.
Mükemmel bir egzersiz türüdür. Eski bir Çin deyişine göre, “bin millik bir yolculuk, tek bir adımla başlar.”
Açık havada yapılan tempolu yürüyüş, beyine giden oksijen miktarını artırarak zihinsel potansiyeli yükseltiyor. Yürüyüş egzersizleri yaparken ayakkabı seçiminize ve yürüyüş yapacağınız zemine dikkat edin. Yürüyüş için sabahın erken saatlerini tercih edin ve yürüyüşten sonra mutlaka stretching yapın.
Tempolu yürümeye gayret
edelim ve en az yarım saat olması önemli. Çoğu kişi kalp atışlarını
yükseltecek tempoyu tutturamazlar.
Yürürken yanınızdaki kişiyle konuşmanın sizi nefes nefese bırakacağı tempoyu yakalamalısınız.
Düzenli egzersiz yapın, hayatınız değişsin!Yürürken yanınızdaki kişiyle konuşmanın sizi nefes nefese bırakacağı tempoyu yakalamalısınız.
Araştırmalar gösteriyor ki; yanlış ayak basışı tüm omurgayı etkiliyor ve boyun fıtığına kadar birçok postür rahatsızlığı ayaktan başlıyor.
Yürürken eklem yerlerimize binen yük 2-4 kat iken, koşarken bu yük 6-8 kata kadar çıkmaktadır. Doğru ayakkabı seçimi sakatlanmaları önler ve ağrıları azaltmakta rol oynar.
Yürürken eklem yerlerimize binen yük 2-4 kat iken, koşarken bu yük 6-8 kata kadar çıkmaktadır. Doğru ayakkabı seçimi sakatlanmaları önler ve ağrıları azaltmakta rol oynar.
Göbek Yapan Diyafram Nefesi
Diyafram nefesi al!
Son yılların gözde emir cümlesi…
Ülkemizde nefes farkındalığının başlaması son on yılın
gelişmesi… Yanlış nefes alıp verdiğini fark edenlerin karnını şişirerek nefes
alıp vermeye başlaması onların hayatında çok şeyi değiştirdi.
Deneyimlemeyenlere de tavsiye edilir. Ama biraz deşelim bu konuyu . Diyafram nefesi alıyorum diye göbek
yapan, midesi taşan, aşırı duygusallaşan ve durmadan “hocam
diyafram nefesi almaya başladıktan sonra göbek yaptım, niye ki” diyenlere de cevap olsun.
Solunum sırasında karın bölgesi kaslarının eyleme
katılması gerekiyor. Sadece üst beden bölgesiyle nefes alanlar, benim tabirimle
büst olarak yaşayanlar, gergin, stresli, kaygılı, uykusuz, aceleci, hesapçı,
depresyonlu, aşırı savunmacı, tutucu, kavgacı, sabit fikirli ve telaşlıdır.
Saydığım bu özellikler, üst beyinde özellikle sol lobun işlevlerini anlatır.
Sol beyin diye tanımlanan, sempatik sinir sistemi ile yönetilen
eylemlerdir hepsi. Biz nefesçiler ona ERİLyanımız
deriz. Adlandırma, Matematiksel işlemler, Dili kullanma, İnceleme, Parçayı
görme, Sistemli analiz etme, Disiplin, Sınıflandırma, Mantık yürütme, Sıralama,
Problemleri parçalayarak çözme, Savunma, Kavga, yani kendini benlik ve birey
olarak algılama ve koruma sol beynin işidir. EGO diyerek kısaca tanımladığımız bütünden
ayrı ve özgün varlık olma halimizin baş şefidir sol beyin.
Sağ beyin ise,
bilgiyi bir bütün olarak ve görsel olarak değerlendirir. Tasvir ve semboller
kullanır; resimlere şekillere ve renklere duyarlıdır. Müziğe, vücut diline,
dokunmaya tepki verir. Nesnelerle soyut değil, duygusal olarak ilişki
kurar. Sezgicidir, önsezileri ve hisleri takip eder. Uzaysal ilişkiler
kurar ve kullanır, çok boyutludur. Duygusal ve üreticidir. Görerek ve
duyarak öğrenir. Hayaller, şiir onun işidir. Vücudun sol bölümündeki duyusal
organları ve vücut hareketlerini kontrol eder. Biz ona DİŞİL yanımız
deriz.
Beyin ve vücut ilişkileri çapraz yürür. Beyin korteksinden
hareketlerimizle alakalı motor lifler üst boyun bölgesinde çapraz yaptığı için,
sağ beyin vücudun sol tarafını, sol beyin ise vücudun sağ tarafını idare eder.
Sol beyin eril, sağ dişildir. Sağ beyin sevgiye göre karar verir. Sağ beyin
niyete, sol beyin sürece bakar. Sol beyin gerçekleri, sağ beyin duyguları
analiz eder.
Vücuttaki sinir sistemi motor ve otonom olarak ikiye
ayrılır, otonom da sempatik ve parasempatik diye ikiye ayrılır. Sempatik
sistem, üst beyinden çıkan sinirleri tüm omurlara çift taraflı uğrayarak
organlara bağlar. Yani bedenin sağ ve sol yanı ayrı hatlarla beyine bağlıdır.
Parasempatik sistem ise beyinden çıkan ana bir hatla (vagus siniri) önce
sindirim bölgesi girişine bağlanır. Aynı hat üzerinden sağ-sol ayırımı yapmadan
tüm organlara bağlanır.
Üst beyin bedeni sağ-sol yan olarak ikiye ayırırken, son
yılların şok bilgisi ile bağırsaklarda ikinci bir beyine sahip olduğumuzu
öğrendik. Haydiii vücudu bir de enine ikiye böldük mü? Evet böldük…
Kısacası sağ lob-sol lob olarak boyuna, üst korteks
beyin-alt bağırsak beyin olarak enine bölünen bir bedenimiz var. Parasempatik
sinirin neden karın bölgesine direk bağlandığı da anlaşıldı böylece…
Bağırsaklardaki ikinci beynin, bedenin alt bölgesini yönettiği, bir çok ruhsal
ve fiziksel hastalığın bağırsaklardaki sorunlara dayandığı, üst beyine düzenli
bilgi gönderdiği ortaya çıkınca tıp dünyasında işler sarpa sardı. Şizofren,
Otizm, Bipolar, Çölyak, MS, Anksiyete gibi önemli hastalıkların ikinci beyin
hastalığı olması, diyaframın ve vagus sinirinin önemini de değiştirdi.
Bu kadar uzun anlatımın özeti nedir?
Bir elmayı dörde böldüğünüzü düşünün. Dört ayrı çeyrek
olur. Sonra da bu çeyrekleri elmayı bütünleştirecek şekilde yanyana getirin.
İşte vücudumuzda olan şey budur. Dört ayrı yana çeken bu bedenin dengesini
sağla sağlayabilirsen
Son on yılın bu bilgilerine ulaşana kadar aldığımız nefes
ile yaşayıp giderken diyafram nefesi farkındalığı çıkageldi. Diyafram
denilen bir organımız varmış, nefes alırken onu şişirmeliymişiz dendi
birdenbire. Ve bedenimizdeki her şey karıştı ve değişti. Öncelikle yanlış
bilginin ilkini düzeltelim, diyafram bir organ değildir. Bedeni akciğer
altından başlayarak ikiye ayıran bir kastır diyafram.
Ve başladık nefes alırken karnımızı şişirmeye.
Diyafram nefesi almaya başladık ama üst beden büst beden
derken, bu sefer de alt beden olduk kaldık. Duygusal, dürtüsel, sezgisel,
sevgisel takılmalar başladı hayatımızda. Çünkü diyafram nefesi diye karnımızı
şişirirken, tıpkı sol beyini fazla enerjilendiren, iner-çıkar düz hareketli
nefes gibi, karnımızı da sağ beyini fazla enerjilendiren şişer-iner bir düz
hareketle çalıştırdık.
Dikkat! Karında
sadece ileriye doğru şişerek alınan nefes diyafram nefesi değildir.
Doğru diyafram nefesi, içten dışarıya doğru her yöne
ilerleyerek bedeni bir küre gibi şişiren nefestir. Tıpkı bir sürü teknik
sistemde kullanılan diyaframın şekli gibi olmalıdır bu nefes. Nefes alırken
karın bölgesi sadece düz ileriye doğru değil, sağ yan ve sol yana ayrılarak
şişer. Bu sırada arka bölge ve kuyruk sokumu bölgesi de genişler. Bedenin
yaptığı bu hareket göbek bölgesini büyütmez, aksine kasları ideal duruma
getirerek fit görünmesini ve ideal bir karın şekli oluşmasını sağlar. Hocam
niye göbek yaptım diyenlerin dikkatine.
Diyafram bölgesi dediğimiz alanda; solar bölge, üreme
bölgesi ve kök bölgesi vardır. Bu bölgenin merkezi de üreme bölgesidir.
Nefescilerin tabiriyle bu bölgede sakral çakra merkezdir ve nefes o bölgeden
başlayarak alınmalıdır. Mide ya da göbek dediğimiz alanı dışarıya doğru düz
iterek, şişirerek nefes alıp vermek sadece göbek yapmaz, ayrıca bedeninizi
duyguların, dürtülerin, bilinçaltının kontrolüne geçirir. Bu da ayrı dert…
Ne Yapmalıyız?
Üst beden üst beynin kontrolünde, alt beden bağırsak
beynin kontrolünde, sağ yan sol beynin kontrolünde, sol yan sağ beynin
kontrolünde ise hangi nefesi almalıyız ki, tüm beyinlerimiz eşit yetkiyle
yaşamımıza katılsın?
Egoist-kavgacı-gerilimli olmayayım, duygu ve dürtülerimin
esiri de olmayayım, sağ yanım sol yanımı ezmesin diyorsanız eşit ve adaletli
bir nefes almalısınız. Doğru nefesi tüm bedende sağlamak, bedenin her bir
çeyreğinin eşit hareket ve güçle katıldığı bir nefes alabilmekle olur. Böyle
bir nefesin merkezi de kalp bölgesidir. Ultra yeni bilgi ise, kalbin taşıdığı
nöronlar ile üçüncü beynimiz olduğudur. Ve kalp; tüm bedenle dört ayrı yolla
iletişim kurar. Kısacası dört ayrı çeyreğimizi birleştiren ve dengeye koyan
merkez, kalbin yarattığı ve özü sevgi olan yüksek manyetik alandır. (Bknz: Nefesin Kalple Senkronizasyonu)
E artık bu bilgiyi de başka bir makaleye bırakalım di mi.
Nesrin Dabağlar
Nefes Eğitimcisi ve Terapisti
Canınız
şiddetle bir yemeği çekiyorsa…
İnsanda
şiddetli yeme arzusu türlü türlüdür. Çok sevdiğiniz yemekler vardır; onların
tadını ararsınız, hayal edersiniz.
Bir
de unutmuş olduğunuz, eskide kalmış tatlar vardır, aklınıza düşer bazen. Hamile
kadınlar bir arada düşünülemeyecek yemekleri arzular, dondurma, turşu, çilek,
balık gibi. Fakat hepsinde ortak olan o yoğun arzudur. Vücudunuz size önemli
bir mesaj veriyordur sanki.
Ancak
Avustralya’daki Flinders Üniversitesi’nden psikoloji profesörü Eva Kemps öyle
bir şey olmadığını söylüyor. Bu tür şiddetli yeme arzusunu vücuttaki bir besin
eksikliğine bağlamak eskilere dayanan bir inanç. Fakat doğru değil. Örneğin
çikolata arzusunu magnezyum eksikliğine bağlayanlar var. Oysa ıspanak gibi
başka yiyecekler magnezyum bakımından daha zengindir. “Ama insanlar nedense hiç
ıspanak canım çekiyor demez,” diye sorguluyor Kemps bu yanlış algıları.
Hormon
faktörü
Bu arzuyu bu şekilde rasyonelleştirme çabası
oldukça yaygın. Fakat aslında yiyecek arzusu ile insanın duygu hali ve anıları
canlandıran dış etkenler arasında daha güçlü bir bağlantı var. Açlığın bu
arzuyu tetiklemede payı olsa da fizyolojik nedenlerden çok psikolojik nedenlere
dayanıyor. Üzüntü, gerginlik, stres, sıkıntı ve yalnızlık duygusunun baş
tetikleyiciler arasında yer aldığını söylüyor Kemps.
Biyolojinin de hiç rolü yok değil. İstatistiksel olarak kadınlar
adet dönemlerinden hemen önce bu tür yiyecek arzusuna daha fazla kapılıyor.
Hamilelik dönemlerinde de bu arzulardaki artış hormon faktörünü gündeme
getiriyor. Ancak bunun besin ihtiyacından kaynaklanan bir şey mi yoksa sinir
hücrelerinde (nöronlar) bir kısa devre sorunu mu olduğu bilinmiyor. Ayrıca bu
arzu, adet ya da hamilelik dönemlerinde görülen bir sorun olmaktan ziyade, çok
daha yaygın.
Kaynağı ne olursa olsun belli yiyeceklere duyulan bu arzu hayatı
kesintiye uğratabiliyor. Deneyler, bu arzunun bilişsel becerileri
zorlaştırdığını, bu nedenle zihin kapasitesinde belli bir yeri işgal ettiğini
gösteriyor.
Daha önce yayınladığımız ‘ Kelimeler nasıl tat
hissi yaratır?’ başlıklı dergi yazısına James Wannerton adlı
kişi konu olmuştu. Wannerton, kelimelerin bazı tatları nasıl aklına düşürdüğünü
ve bunun ne kadar dikkat dağıtıcı olduğunu anlatıyordu.
Görsel ipuçları
Yeme arzusunun nasıl
ortaya çıktığını ve nasıl önlenebileceğini anlamak için Kemps bu duyguyu
inceledi. 130 denekle konuşup belli bir yiyeceği arzuladıkları bir anı
hatırlayarak hissettiklerini kağıda dökmelerini istedi. İnsanların duyusal
olarak o anda herhangi bir ses ya da dokunuşu düşünmediklerini, ancak tat ve
koku ile birlikte görsel imgelerin önemli bir rol oynadığını gördü. Bu arzu
ortaya çıkmadan önce gökkuşağı ya da gül bahçesi gibi yiyecekle alakasız
imgeler düşünmeleri istenerek bu arzu engellenmeye çalışıldı.
Bu sayede bu arzunun şiddetle hissedilmediği
görüldü. Başka bir ekip ise yiyecek arzusu anında tetris oynamanın o yoğunluğu
bastırdığını fark etti. Herhangi bir yayın olmadan karıncalı televizyon
ekranına bakmak da işe yarıyordu. Bunları hayal etmek de şiddetli arzuya ket
vurabiliyordu.
Yiyecek arzusu kontrolden çıktığı zaman kilo alma riski de doğuyor
elbette. Fakat arada bir baş gösteriyorsa Kemps bu arzuyu tatmin etmenin daha
iyi olacağını söylüyor. “Daha şiddetli hale gelen bir arzu onu saplantıya
dönüştürebilir.”
Hangi
gıdaları eksik aldığınızı nasıl anlarsınız?
Bunun için düzenli kan bulgularınıza
baktırmanızda fayda var ama genel olarak besin eksiklikleri kendini bazı
rahatsızlıklarla belli edebilirler.
Soluk beniz, üşüme, deri kuruluğu; demir, B12, folik asit eksikliği
Kaslarda ağrı ve kramplar; magnezyum, potasyum eksikliği
Tırnaklarda beyaz lekeler; çinko eksikliği
Saç dökülmesi; demir, çinko, biotin eksikliği
Saçlarda kepek oluşumu; biotin, C ve B vitamini, yağ asitleri eksikliği
Egzama; yağ asitleri, çinko eksikliği
Göz kuruluğu; yağ asitleri, A vitamini eksikliği
Gözlerde kanlanma, duyarlılık; A ve B vitamini eksikliği
Sinirlilik, hızlı kalp atışı, depresyon; B vitamini eksikliği
Üst kol ve kalçada deri kızarıklığı; B ve E vitamini, yağ asitleri eksikliği
Diş eti kanaması; C vitamini eksikliği
Ağız kenarlarında çatlaklar; B vitamini, folik asit, demir eksikliği
Dudak kuruluğu ve çatlaması; B vitamini eksikliği
Erkek ve kadında kısırlık; E vitamini, çinko, manganez eksikliği
Yumuşak, ağrılı dil; B vitamini, demir, folik asit eksikliği
Yarıklı, çatlak dil; B vitamini eksikliği
Dilaltındaki damarlarda genişleme; C vitamini eksikliği
Kanın durdurulamaması; K vitamini eksikliği
Burun kenarlarında kırmızılık ve yağlanma; B vitamini, çinko, yağ asitleri eksikliği
Regl öncesi ağrı ve kramplar; kalsiyum ve magnezyum eksikliği
Yorgunluk, baş dönmesi; sodyum, demir eksikliği
Gece körlüğü; A vitamini ve çinko eksikliği
http://www.hemensaglik.com/
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)