Fish Pose - Balık Duruşu
Matsyasana "tüm hastalıkların yok edicisi" olarak geçer. Karın kaslarını ve ön boynu esnetir ve canlandırır, boynun arkasını güçlendirir. Postürü geliştirir. Omurganın esnekliğini artırır. Karın içi organlarını canlandırır.


Plank with Knee Taps
Plank egzersizi karın, bel, omuz ve ön bacaklarınızı çalıştırır. Düzenli olarak Plank egzersizi yapıldığında harika sonuçlar alabiliriz. Bu şekilde 10 saniye durmamız ilk gün için yeterli. İlerleyen günlerde kademe kademe süreyi artırabiliriz.
Görseldeki egzersiz, kendi vücut ağırlığımızla yapabileceğimiz Plank egzersizinin bir değişik versiyonu. İyi konsantrasyon ve odaklanma ile sabitliği koruyarak…Denemeye değer!!  


Foam Roller ile Köprü
İleri seviye bir egzersiz. Foam Roller üzerinde dengeli ve sabit durmaya çalışırken, arka bacak kaslarınız, bel bölgesi ve kalça kaslarınız etkili çalışır.


Bacakları Güçlendirmek için Neler Yapılabilir?


How to Strengthen Weak Legs



Bow Pose


Upward-Facing Dog Pose






Pilates'in farkı çok güzel anlatılmış...

Is Your Body Rich? Or Wealthy?
I met with a banker this week who explained to me that being simply "rich" was risky. The rich can become poor seemingly overnight. What we want, he expounded, is wealth. The banker went on to explain that wealth meant you were diversified with riches in many areas. Meaning that a single downturn or sudden change in business or the economy wouldn't threaten your well-being.

I reflexively thought of Pilates and how diverse it is. For exercisers that eschew all but one type of fitness, you may be exercise rich but not truly wealthy.  An ankle injury for a spin junkie is going to derail you entirely. Not so with Pilates. You get strength, mobility, coordination, stamina, balance and more. A single limitation doesn't threaten your health because Pilates is a diverse multi-platform system. My conclusion? Pilates makes you wealthy. Health and exercise wealthy.


Alycea Ungaro
Şeker Beynimizi Nasıl Etkiler?


Kim Kimdir?


Lakto Ovo Vejetaryenlik: En sık görülen vejetaryenlik türüdür. Lakto süt, ovo da yumurta demektir. Bu tip vejetaryenler hayvansal besin olarak sadece süt ürünleri ve yumurta tüketirler.
Lakto Vejetaryenlik: Süt ürünleri tüketen fakat yumurta yemeyen vejetaryenlik türüdür.
Katı Vejetaryenlik (Veganlık): Her türlü hayvansal ürünü reddeden vejetaryenliktir.
Yarı Vejetaryenlik: Nadiren et yiyen insanlar için kullanılır. Bu tip vejetaryenler genelde balık ve tavuk ağırlıklı beslenirken, kırmızı et tüketmekten kaçınırlar.
Peskateryanizm: Kırmızı ve beyaz et yemeyen fakat balık tüketen insanlar için kullanılır.
Fruitaryanizm: Vegan diyeti uygulayan fakat sadece bitkiyi öldürmeden yiyebileceği sebze ve meyveleri yiyenler için kullanılır. Örn. Elma toplamak için bitkiyi öldürmeye gerek yoktur fakat havuç yemek için bitkiyi öldürmek zorundayız.
Freeganizm: Tüketim çılgınlığına karşı politik bir duruş göstermek için vegan diyeti uygulayan kişilere denir.
Çiğ Besin Vejetaryenliği: Çiğ besinciliği ve veganlığı birleştiren diyettir. Tüm hayvani besinlerin yanında, 46 derece üzerinde pişirilmiş tüm yiyecekleri de reddeder. Çiğ meyve, sebze, fındık, tahıl, baklagiller, tohumlar, bitkisel yağlar, deniz bitkileri ve taze meyve sularını tüketirler.

http://www.yesilist.com/
Hayvansal Ürünlerin Zararları
Hayvansal ürünler yüksek miktarda doymuş yağ asidi içerirler. Doymuş yağların fazla tüketilmesi kalp ve damar hastalıklarına davet çıkarırken, kolesterol ve tansiyonu da yükseltir. Bu yüzden vejetaryenlerde bu hastalıklar nadiren görülür. Vegan diyeti hayvansal tüm besinleri reddettiği için kolesterol içermez. Ayrıca araştırmalara göre sadece bitkisel yağ alımı, yağ türü ve miktarı aynı kalsa da kolesterol seviyesini düşürmektedir.
Etin diğer zararları genellikle pişirme şekli ve hayvanların yetiştirilme tarzından kaynaklanmaktadır. Et endüstrisi sadece bedenimize zarar vermekle kalmayıp ekolojik dengeyle de oynamaktadır. Dünya üzerindeki yiyecek yetersizliğinin en büyük sebeplerinden biri et üretimine çok fazla kaynak ayrılmış olmasıdır. Teorik olarak dünyada dokuz milyar insanı besleyecek kadar yiyecek mevcutken biz bunları et ve hayvani besin üretimi için kullanıyoruz. Karşılığında aldığımız besinle karşılaştırınca harcadığımız bitkisel yiyecek, su, enerji ve toprak miktarı oldukça fazladır.

Pek çok vejetaryen ve vegan, et endüstrisinin iç yüzünü gördükten sonra bu diyete geçme kararı vermiştir. Hayvan eti yemekle ilgili herhangi bir sorun yaşamıyorken, bunun doğal bir süreç halinde yapılmaması, hayvanların kötü koşullarda, sadece kar amacıyla yetiştirilmesi birçok insanı rahatsız etmektedir.
Çiftlik ve kümes hayvanlarını daha hızlı büyütmek ve hastalıklardan korumak amacıyla antibiyotikler kullanılmaktadır. 2011 yılında insan kullanımı için 7,7 milyon sterlinlik antibiyotik satışı yapılmışken, hayvanlar üzerinde kullanmak için 29.9 milyon sterlinlik antibiyotik satılmıştır. Pew İnsan Sağlığı ve Endüstriyel Tarım Kampanyasında kıdemli görevli olan veteriner Dr. Gail Hansen, antibiyotiklerin hasta hayvanlar için kullanılması gerektiğini, hayvanları sağlıklı tutmak için antibiyotik kullanılan bir sistemin gözden geçirilmesinin elzem olduğunu söylemiştir. Ayrıca hayvanlar üzerinde aşırı antibiyotik kullanımı bakterilerin direnç kazanmasına neden olur ve et yoluyla vücudumuza giren bakteriler antibiyotik tedavisine cevap vermezler.
Son derece lezzetli görünen, herkesin tükettiği et ürünleri, atık hayvani malzemelerin et yapıştırıcısı denen bir maddeyle bir araya getirilip et görünümü verilmesiyle elde edilmiş olabiliyor. Et yapıştırıcısı kandaki plazmadan elde edilen bir enzim. Avrupa Parlamentosu, bu maddenin kullanımını 2010 yılında yasaklamıştır.
Sadece daha hızlı büyümeleri için hayvanlar üzerinde farklı hormonlar kullanılmaktadır. Bu hormonlar et tüketen insanların hormonal dengesini bozmakta ve çocukların ergenliğe giriş süresini azaltmaktadır.
Hayvanlar metan gazı üretirler ve bu gaz atmosferde yüksek oranda karbondioksit tutarak küresel ısınmaya neden olur. Birleşmiş Milletler raporlarına göre, hayvan üretimi iklim değişiminin %18inden sorumludur ki bu oran tüm dünyanın ulaşımla neden olduğu iklim değişiminden çok daha fazladır (%13.5).
Bu kadar dengesiz ilaç kullanımıyla, minicik kafeslerde hareket edemeyecek halde büyüyen hayvanlar tahmin edebileceğimiz gibi büyük bir stres altındadırlar ve bu etlerinin kalitesini etkiler. Stresli hayvanların etlerini yemek insan sağlığını da kötü yönde etkiler.

http://www.yesilist.com/


İç-Konuşmanın İnanılmaz Gücü

Başkalarına söylediklerimiz, kendimize söylediklerimizden çok daha az önemliler. Tüm gün, her gün, zihnimiz yaşadığımız hayatı yönlendiren düşüncelerle dolup, taşar. Bu iç konuşma başarılarımızı ve hüsranlarımızı belirler.
Hayatınızın herhangi bir yönünde gelişim gösterme niyetindeyseniz, ister sağlık konusunda olsun, ister kariyer, ister ilişkiler, harekete iç konuşmanızı değiştirerek başlayın. Neler olduğunu görünce şaşıracaksınız.

İç-Konuşma Nedir?
Kendimizle her gün (dakikada 150 ila 300 kelime olmak üzere) 50000 kelime konuşuyoruz. Bu kelimeleri okurken, aynı zamanda kendinizle de bir diyalog halindesiniz. Bir yandan bu yazının sizde bıraktığı etkileri kendinizle tartışıyorsunuz, bir yandan da bugün yapmanız gereken şeyler veya gelecekle ilgili kaygılar dikkatinizi dağıtıyor. Bu iç düşünme ya da iç konuşma zihnimizin bilinçli bölgesinde meydana gelir.

Çoğu insanın bilincinde olmadığı şey ise iç konuşmalarımızın bilinçaltımıza verilen komutlar olduğu. Bilinçaltımızın görevi zihnimizin bilinçli bölgesi tarafından verilmiş emirleri taşımak. Bilinçaltımız günde 24 saat haftada 7 gün boyunca bizim kişisel hizmetimize amadedir.

İç-Konuşma Nasıl İşe Yarar?
Denizi geçmekte olan bir gemi hayal edin. Geminin kaptanı yüksek sesle emirlerini söylüyor, tayfa da bunları yerine getiriyor. Tayfaların içeride, geminin nereye gittiğini, neyle karşı karşıya kalacağını bilmeden bu görevleri yaptıklarını düşünün. Kaptan bilinci, tayfa ise bilinçaltını simgeliyor.
Yani kaptan tayfaya şu emirleri verdiğinde: “Tam gaz ileri, 15 derece kuzeye, vs”,Tayfa sadece şu şekilde karşılık verir: “Emredersiniz, kaptan” ve emirleri eksiksiz yerine getirmeye çalışır. Tayfa geminin bir buzdağına doğru mu gittiğini, yoksa başka bir gemiyle mi çarpışacağını, ya da hedefine mi yöneldiğini önemsemez. Emirler hiçbir şekilde yargılanamaz ve kaptan sorgulanamaz. Gemi metaforu bilinç ile bilinçaltı arasındaki ilişkiyi iyi bir şekilde gösterir. Bunlar iki farklı akıl değil, aynı aklın iki parçası olarak açıklanabilirler.O yüzden, kendimize ne söylediğimiz ya da kendimizi nasıl tanımladığımız düşüncenin bilinç düzeyini çıkış noktası olarak alır. Eğer sürekli olarak şunları söylersek;“İsimleri hiç hatırlayamıyorum”
“Evliliğim dağılıp, gidiyor”
“Yeteri kadar param hiçbir zaman olmayacak” vs…

Bunlar siz farkına varmasanız da bilinçaltına yöneltilen talimatlar oluyor. Bilinçaltımızın görevi de durmak bilmeden talimatları gerçekleştirmeye çalışmak olunca, bu problemler iyice su üstüne çıkıyor. Bilinçaltımız talimatların bizim için iyi veya kötü olup olmadığına karar veremiyor, sadece ondan istediklerimizi yerine getiriyor.

İç Konuşma Neden Önemlidir?
Şunu hemen not alalım: “Hayatta istediğimiz şeylere değil, beklediğimiz (umduğumuz) şeylere sahip oluyoruz”. Şunu fark etmemiz de çok önemli: “kendimizle ilgili görüşümüz (benlik) iç konuşmamız ile yaratılır ve kendimizle ilgili görüşümüz (benlik) hayatın her alanındaki performansımız için belirleyici olur.”
Kendimizle ilgili yüzlerce görüşümüz olabilir. Aşçılık yeteneğimizle ilgili iyi bir görüşümüz vardır, örneğin “çok iyi yemek pişiririm”, sosyal yeteneklerimizle alakalı kötü bir görüşümüz olabilir “insanlarla arkadaşlık kurmada zorlanırım. İlk defa karşılaştığım bir insanla iki kelime edemem.” Bunları söyledikten sonra bilinçaltımız kendimizle ile görüşümüzü tutarlı hale getirmeye çalışıyor. İyiye doğru da olabilir bu, kötüye de.

Düşüncelerinizi Değiştirerek Hayatınızı Değiştirin
Biz dünyaya bir inançla, bir tutumla ya da bir fikirle gelmedik. Bizler bomboş bir gemiydik. Sağcı veya solcu değildik. Ne galatasaraylıydık, ne fenerbahçeli, ne de beşiktaşlı. Dünyanın nasıl olması gerektiğine dair inançlarımız yoktu. Ailemizden, çevremizde aldığımız verilerle beraber kendimizle ilgili görüşlerimiz oluşmaya başladı. Zirveye çıkacağımıza inandığımız ya da tam tersine başarılı olamayacağımıza dair fikirlerimiz zihnimizde belirginleşti. 6 yaşımıza geldiğimizde kendimizle ilgili erken dönem görüşlerimizin çoğu oluşmuştu bile. Ama bunlar başkalarından duyduklarımızla değil, iç konuşmamızda bunları nasıl yorumladıysak öyle şekil bulmuştu.
Kendi iç konuşmamız kendimizle ilgili görüşümüzü oluşturuyor ve kendimizle ilgili görüşümüzle performansımız arasında direkt bir ilişki var. Yaşamımızın herhangi bir alanında performansımızı ve etkinliğimizi artırmak istiyorsak, kendimizle ilgili görüşümüzü geliştirmemiz lazım.
Arzuladığımız sonuca ulaşmamızı sağlayacak dili yaratarak kendimizle ilgili görüşümüzü yukarı taşıyabiliriz. Yenilenmiş iç konuşmamızı tekrarlayarak bilinçaltımıza talimatları göndermeye başlayalım. Bilinçaltımız da yeni görevleri yerine getirmek için hemen çalışmaya başlayacaktır.
Bilinçaltımız asla yargılamaz. Doğru mu yanlış mı diye bir tartışmaya girmez, bizim için iyi olup olmayacağını hesaplamaya kalkışmaz. Zihnin bilinçli bölgesi tarafından ona ne söylenmişse onu yapar.
Hayatınızı değiştirmek istiyorsanız, iç konuşmanızla ilk adımı atın, eminim ki sonuçları sizi şaşkına çevirecek.

http://multiyasam.com
Egzersize zaman yaratın. Bu zaman sizin zamanınız olsun. 
Kendinizle başbaşa kalmanın tadını çıkartın. 
Bedeninizi, kalbinizi hissedin, tanıyın. Keyif alarak...




Masa başı çalışanlara 10 egzersiz


Warrior 1 (Savaşçı 1 pozisyonu)
Sağ ayak öne arka ayak aynı hizada duracak şekilde, sağ dizinizi ayağınızı geçmeyecek şekilde öne eğip, gövdenizi geriye, ellerinizi yukarı kaldırın. Bu pozisyonda beş kez nefes alıp verdikten sonra aynı hareketleri sol bacakla da yapın.

Navasana (Tekne pozisyonu)
Kuyruk sokumunuzu aşağı kaydırarak, kalça kemiklerinizin üzerine oturun, bacaklarınızı dümdüz yukarı kaldırın. Ellerinizi dizlerinize uzatıp, karın içeride göğsünüzü yukarı doğru kaldırın. Bu şekilde beş kere nefes alıp verin.

Salabasana (Çekirge pozisyonu)
Yüz üstü matın üzerine yatın, ellerinizi arkada kavuşturup, sırtınız dik, göğsünüzü yukarı kaldırın, belinize zarar vermeyecek şekilde bacaklarınızı hafif yukarı kaldırın. Boynunuz rahat bir şekilde beş kez bu pozisyonda nefes alıp verip.

Dhanurasana (Yay duruşu)
Çekirge duruşunun ardından, dizlerinizi bükün, ellerinizle ayak bileklerinizi kavrayın ve göğsünüzü yukarı doğru kaldırın. Bu şekilde belinize ve boynunuza zarar vermeyecek şekilde beş kez nefes alıp verin. Bu bölgelerde bir acı hissederseniz hareketi hemen bırakın.


Virasana (Kahraman duruşu)
Yere diz çökün, dizlerinizi birleştirin, ayaklarınızı kalçalarınızdan daha geniş açıp, ayak üstlerinizi yere basın. Kalçalarınız yerde rahat etmezse bir blok üzerine de oturabilirsiniz. Omuzlarınızı dikleştirerek gururlu bir kahraman gibi oturun. Bu şekilde yine beş kez nefes alıp verin.
Supta Virasana (Dinlenen kahraman duruşu)
Eğer dizlerinizde bir sorun yoksa, kahraman duruşundan sonra gövdenizi sırt üstü mata doğru uzatın, dirsekleriniz ve ellerinizi yere koyun, bu şekilde beş kez nefes alıp verin.
Setu Bandha Sarvangasana (Köprü duruşu)
Sırt üstü uzanıp, dizlerinizi kırın ve ayaklarınızı kalçalarınıza yaklaştırarak yere basın. Sonra kalçayı yukarı kaldırın ve ayakla kalçanın paralel durmasına dikkat edin. Kollarınızı kalçalarınızın altına doğru uzatın. Çenenizi yukarı bakar şekilde kaldırıp, kürek kemiklerinizi yere bastırın. Bu pozisyonda da beş nefes kalın.

Urdhva Dhanurasana (Yukarı yay duruşu)
Yere sırt üstü uzanın, dizlerinizi kırın, ayaklarınızı kalçalarınıza çekin, dirseklerinizi kırın, avuçiçleri başınızın yanında olsun ve parmak uçlarınız omuzlarınıza baskın. Ayaklarınızı yere bastırıp, kalçanızı yerden kaldırın. Bu pozisyonda beş kez nefes alın.

Supta Bada Konasana (Yerde kelebek duruşu)
Sırt üstü uzanın, ayak tabanlarınızı birbirine değdirin,dizlerinizi yana doğru açıp bir eliniz kalbinizin üzerinde bir elinizde karnınızda duracak şekilde beş kez nefes alıp verin.
Paschimottanasana (Oturarak öne eğilme)Oturarak ayaklarınızı öne doğru uzatın, sırtınız dik şekilde nefes alarak vücudunuzun iki yanından daire şekilde yukarı kaldırın, yavaşça nefes vererek kollarınızı ayaklarınıza doğru indirin ve gövdenizle eğilin. Alnınızı bacaklarınıza yaslayıp, gevşemeye odaklanın. Bu şekilde beş kez nefes alıp verin.







http://www.cnbce.com/foto-galeri/masa-basi-calisanlara-10-egzersiz
Mideniz Boşken Kahve İçtiğinizde Neler Olur?
Hepimiz kahvenin yararlarını biliyoruz, tabi ki şekersiz ve sade olanlarının. 
Mideniz boşken kahve içmek bedeninize pek de iyi gelmeyebilir, bunun nedenini anlatan güzel bir yazı.. 

Mideniz Boşken Kahve İçtiğinizde Neler Olur? 



Tuş Kilidini Açmak İçin Egzersiz Yaptıran Uygulama

“Move to Unlock” uygulaması, telefonun tuş kilidini açabilmek için önce egzersiz yaptırıyor. Telefondaki hareket sensörleri ile hareketin yapılıp yapılmadığı algılanıyor, ayrıca hareketin doğru yapılıp yapılmadığı hakkında da bilgi alabiliyorsunuz. 
Bir insanın günde yaklaşık 80 defa tuş kilidini açtığı düşünülürse oldukça etkili olabilir...


Jumping Jacks
Tüm vücudu çalıştıran egzersizlerden biri olan Jumping Jacks, havaya zıplarken bacakların iki yana açılması ve bu esnada kolların iki yana açılmış vaziyette iken baş üstünde el çırpma durumuna getirilmesi ile yapılan bir harekettir. Güçlü ve zinde kalmanızı sağlayan keyifli bir egzersizdir. Tüm vücudun sıkılaşmasını sağlar, kardiyo egzersizi olarak oldukça etkilidir. 

Bu egzersizi belli bir tempoda 1 dakika boyunca tekrar edin, gelişen zindelik durumunuza göre dereceli olarak artırın.
İp Atlayın!
Vücudunuzun nasıl yemeye ihtiyacı varsa, aynı derecede egzersize de ihtiyacı vardır.
Sıçramak sağlığınızı güçlendirmenin en kolay ve eğlenceli yollarından biridir.
İp atlamak eğlenceli ve stres giderici bir egzersiz olmasının yanı sıra, metabolizmanın hızlanmasını sağlar.
Vücudumuzda bulunan bütün kasları çalıştırması sebebiyle genel vücut egzersizidir. Kardiyo etkisi bulunur. Baldır-bacak kasları için etkili bir egzersizdir. El-ayak koordinasyonunu artırır. Dayanıklılık, denge ve çeviklik gelişir.


Her egzersizde olduğu gibi bunda da tekrar sayısını yavaş yavaş artırmak faydalı olur. Zamanla alıştıkça, güçlendikçe atlama hızını artırabilirsiniz böylece daha çok kalori yakabilirsiniz. Bununla birlikte, tek ayak üzerinde sıçramak ya da ayak değiştirerek sıçramak da kalori yakımı artırmanı sağlayacaktır.

Vücudunuzda herhangi bir sağlık sorunu yoksa egzersiz programınıza rahatlıkla ekleyebilirsiniz. İp atlarken ayakkabı kullanın ve beton zemin üzerinde çalışmayın.

Dayanıklılığınızı artırın!
Bazı hareketlerde diğerlerine göre daha çok zorlanabilir seti bitirmek için mücade edersiniz, bu da sizin acıya dayanma gücünüzü, zihinsel kuvvetinizi ve iradenizi artırıp sizi zihinsel olarak çok daha kuvvetli yapar.


Beluga Mercimeği
Kaynağına Nil nehri, Dicle nehri ve Fırat bölgesinde M.Ö. 6.000 yıllarında rastlanan Beluga mercimeği, adını görünüşünün benzerliği nedeniyle Beluga havyarından alıyor. Mercimek ailesinin en küçük ferdi olan Beluga mercimeği, piştikten sonra parlaklaşan kabuğuyla, özellikle çorba ve salatalarda ve meze olarak sofralarda kullanılmak için çok uygundur.

Benzerleri olan kırmızı ve yeşil mercimeğin aksine 15 dakika gibi kısa bir sürede pişebiliyor. 120 gram kadar alındığında bir insanın günlük lif oranını rahatlıkla karşılayabiliyor. Ayrıca Antioksidan özelliği sayesinde de sağlığa son derece yararlı. Diğer mercimek türlerinde olan vitaminlerin çok daha fazlasının Beluga Siyah Mercimekte var.
Düşük yağ oranı nedeniyle kolesterol düşürücü liflere sahip olan Beluga mercimeği aynı zamanda kuvvetli bir protein deposu, yüksek potasyum, demir, fosfor ve folik asit kaynağıdır.


Tempolu ve Düzenli Yürüyüş
Mükemmel bir egzersiz türüdür. Eski bir Çin deyişine göre, “bin millik bir yolculuk, tek bir adımla başlar.”  
Açık havada yapılan tempolu yürüyüş, beyine giden oksijen miktarını artırarak zihinsel potansiyeli yükseltiyor. Yürüyüş egzersizleri yaparken ayakkabı seçiminize ve  yürüyüş  yapacağınız  zemine dikkat edin.  Yürüyüş için sabahın erken saatlerini tercih edin ve yürüyüşten sonra mutlaka stretching yapın.
Tempolu yürümeye gayret edelim ve en az yarım saat olması önemli. Çoğu kişi kalp atışlarını yükseltecek tempoyu tutturamazlar. 
Yürürken yanınızdaki kişiyle konuşmanın sizi nefes nefese bırakacağı tempoyu yakalamalısınız.

Düzenli egzersiz yapın, hayatınız değişsin!

Araştırmalar gösteriyor ki; yanlış ayak basışı tüm omurgayı etkiliyor ve boyun fıtığına kadar birçok postür rahatsızlığı ayaktan başlıyor. 
Yürürken eklem yerlerimize binen yük 2-4 kat iken, koşarken bu yük 6-8 kata kadar çıkmaktadır. Doğru ayakkabı seçimi sakatlanmaları önler ve ağrıları azaltmakta rol oynar.


Göbek Yapan Diyafram Nefesi

Diyafram nefesi al!
Son yılların gözde emir cümlesi…
Ülkemizde nefes farkındalığının başlaması son on yılın gelişmesi… Yanlış nefes alıp verdiğini fark edenlerin karnını şişirerek nefes alıp vermeye başlaması onların hayatında çok şeyi değiştirdi. Deneyimlemeyenlere de tavsiye edilir. Ama biraz deşelim bu konuyu . Diyafram nefesi alıyorum diye göbek yapan, midesi taşan, aşırı duygusallaşan ve durmadan  “hocam diyafram nefesi almaya başladıktan sonra göbek yaptım, niye ki” diyenlere de cevap olsun.
Solunum sırasında karın bölgesi kaslarının eyleme katılması gerekiyor. Sadece üst beden bölgesiyle nefes alanlar, benim tabirimle büst olarak yaşayanlar, gergin, stresli, kaygılı, uykusuz, aceleci, hesapçı, depresyonlu, aşırı savunmacı, tutucu, kavgacı, sabit fikirli ve telaşlıdır. Saydığım bu özellikler, üst beyinde özellikle sol lobun işlevlerini anlatır.  Sol beyin diye tanımlanan, sempatik sinir sistemi ile yönetilen eylemlerdir hepsi. Biz nefesçiler ona ERİLyanımız deriz. Adlandırma, Matematiksel işlemler, Dili kullanma, İnceleme, Parçayı görme, Sistemli analiz etme, Disiplin, Sınıflandırma, Mantık yürütme, Sıralama, Problemleri parçalayarak çözme, Savunma, Kavga, yani kendini benlik ve birey olarak algılama ve koruma sol beynin işidir. EGO diyerek kısaca tanımladığımız bütünden ayrı ve özgün varlık olma halimizin baş şefidir sol beyin.
Sağ beyin ise, bilgiyi bir bütün olarak ve görsel olarak değerlendirir. Tasvir ve semboller kullanır; resimlere şekillere ve renklere duyarlıdır. Müziğe, vücut diline, dokunmaya tepki verir. Nesnelerle soyut değil, duygusal olarak ilişki kurar.  Sezgicidir, önsezileri ve hisleri takip eder. Uzaysal ilişkiler kurar ve kullanır, çok boyutludur.  Duygusal ve üreticidir. Görerek ve duyarak öğrenir. Hayaller, şiir onun işidir. Vücudun sol bölümündeki duyusal organları ve vücut hareketlerini kontrol eder. Biz ona DİŞİL yanımız deriz.

Beyin ve vücut ilişkileri çapraz yürür. Beyin korteksinden hareketlerimizle alakalı motor lifler üst boyun bölgesinde çapraz yaptığı için, sağ beyin vücudun sol tarafını, sol beyin ise vücudun sağ tarafını idare eder. Sol beyin eril, sağ dişildir. Sağ beyin sevgiye göre karar verir. Sağ beyin niyete, sol beyin sürece bakar. Sol beyin gerçekleri, sağ beyin duyguları analiz eder.
Vücuttaki sinir sistemi motor ve otonom olarak ikiye ayrılır, otonom da sempatik ve parasempatik diye ikiye ayrılır. Sempatik sistem, üst beyinden çıkan sinirleri tüm omurlara çift taraflı uğrayarak organlara bağlar. Yani bedenin sağ ve sol yanı ayrı hatlarla beyine bağlıdır. Parasempatik sistem ise beyinden çıkan ana bir hatla (vagus siniri) önce sindirim bölgesi girişine bağlanır. Aynı hat üzerinden sağ-sol ayırımı yapmadan tüm organlara bağlanır.
Üst beyin bedeni sağ-sol yan olarak ikiye ayırırken, son yılların şok bilgisi ile bağırsaklarda ikinci bir beyine sahip olduğumuzu öğrendik. Haydiii vücudu bir de enine ikiye böldük mü? Evet böldük…
Kısacası sağ lob-sol lob olarak boyuna, üst korteks beyin-alt bağırsak beyin olarak enine bölünen bir bedenimiz var. Parasempatik sinirin neden karın bölgesine direk bağlandığı da anlaşıldı böylece… Bağırsaklardaki ikinci beynin, bedenin alt bölgesini yönettiği, bir çok ruhsal ve fiziksel hastalığın bağırsaklardaki sorunlara dayandığı, üst beyine düzenli bilgi gönderdiği ortaya çıkınca tıp dünyasında işler sarpa sardı. Şizofren, Otizm, Bipolar, Çölyak, MS, Anksiyete gibi önemli hastalıkların ikinci beyin hastalığı olması, diyaframın ve vagus sinirinin önemini de değiştirdi.
Bu kadar uzun anlatımın özeti nedir?
Bir elmayı dörde böldüğünüzü düşünün. Dört ayrı çeyrek olur. Sonra da bu çeyrekleri elmayı bütünleştirecek şekilde yanyana getirin. İşte vücudumuzda olan şey budur. Dört ayrı yana çeken bu bedenin dengesini sağla sağlayabilirsen
Son on yılın bu bilgilerine ulaşana kadar aldığımız nefes ile  yaşayıp giderken diyafram nefesi farkındalığı çıkageldi. Diyafram denilen bir organımız varmış, nefes alırken onu şişirmeliymişiz dendi birdenbire. Ve bedenimizdeki her şey karıştı ve değişti. Öncelikle yanlış bilginin ilkini düzeltelim, diyafram bir organ değildir. Bedeni akciğer altından başlayarak ikiye ayıran bir kastır diyafram.
Ve başladık nefes alırken karnımızı şişirmeye.
Diyafram nefesi almaya başladık ama üst beden büst beden derken, bu sefer de alt beden olduk kaldık. Duygusal, dürtüsel, sezgisel, sevgisel takılmalar başladı hayatımızda. Çünkü diyafram nefesi diye karnımızı şişirirken, tıpkı sol beyini fazla enerjilendiren, iner-çıkar düz hareketli nefes gibi, karnımızı da sağ beyini fazla enerjilendiren şişer-iner bir düz hareketle çalıştırdık.
Dikkat! Karında sadece ileriye doğru şişerek alınan nefes diyafram nefesi değildir.
Doğru diyafram nefesi, içten dışarıya doğru her yöne ilerleyerek bedeni bir küre gibi şişiren nefestir. Tıpkı bir sürü teknik sistemde kullanılan diyaframın şekli gibi olmalıdır bu nefes. Nefes alırken karın bölgesi sadece düz ileriye doğru değil, sağ yan ve sol yana ayrılarak şişer. Bu sırada arka bölge ve kuyruk sokumu bölgesi de genişler. Bedenin yaptığı bu hareket göbek bölgesini büyütmez, aksine kasları ideal duruma getirerek fit görünmesini ve ideal bir karın şekli oluşmasını sağlar. Hocam niye göbek yaptım diyenlerin dikkatine.
Diyafram bölgesi dediğimiz alanda; solar bölge, üreme bölgesi ve kök bölgesi vardır. Bu bölgenin merkezi de üreme bölgesidir. Nefescilerin tabiriyle bu bölgede sakral çakra merkezdir ve nefes o bölgeden başlayarak alınmalıdır. Mide ya da göbek dediğimiz alanı dışarıya doğru düz iterek, şişirerek nefes alıp vermek sadece göbek yapmaz, ayrıca bedeninizi duyguların, dürtülerin, bilinçaltının kontrolüne geçirir. Bu da ayrı dert…

Ne Yapmalıyız?

Üst beden üst beynin kontrolünde, alt beden bağırsak beynin kontrolünde, sağ yan sol beynin kontrolünde, sol yan sağ beynin kontrolünde ise hangi nefesi almalıyız ki, tüm beyinlerimiz eşit yetkiyle yaşamımıza katılsın?
Egoist-kavgacı-gerilimli olmayayım, duygu ve dürtülerimin esiri de olmayayım, sağ yanım sol yanımı ezmesin diyorsanız eşit ve adaletli bir nefes almalısınız. Doğru nefesi tüm bedende sağlamak, bedenin her bir çeyreğinin eşit hareket ve güçle katıldığı bir nefes alabilmekle olur. Böyle bir nefesin merkezi de kalp bölgesidir. Ultra yeni bilgi ise, kalbin taşıdığı nöronlar ile üçüncü beynimiz olduğudur. Ve kalp; tüm bedenle dört ayrı yolla iletişim kurar. Kısacası dört ayrı çeyreğimizi birleştiren ve dengeye koyan merkez, kalbin yarattığı ve özü sevgi olan yüksek manyetik alandır. (Bknz: Nefesin Kalple Senkronizasyonu)
E artık bu bilgiyi de başka bir makaleye bırakalım di mi.

Nesrin Dabağlar
Nefes Eğitimcisi ve Terapisti


Canınız şiddetle bir yemeği çekiyorsa…
İnsanda şiddetli yeme arzusu türlü türlüdür. Çok sevdiğiniz yemekler vardır; onların tadını ararsınız, hayal edersiniz.
Bir de unutmuş olduğunuz, eskide kalmış tatlar vardır, aklınıza düşer bazen. Hamile kadınlar bir arada düşünülemeyecek yemekleri arzular, dondurma, turşu, çilek, balık gibi. Fakat hepsinde ortak olan o yoğun arzudur. Vücudunuz size önemli bir mesaj veriyordur sanki.
Ancak Avustralya’daki Flinders Üniversitesi’nden psikoloji profesörü Eva Kemps öyle bir şey olmadığını söylüyor. Bu tür şiddetli yeme arzusunu vücuttaki bir besin eksikliğine bağlamak eskilere dayanan bir inanç. Fakat doğru değil. Örneğin çikolata arzusunu magnezyum eksikliğine bağlayanlar var. Oysa ıspanak gibi başka yiyecekler magnezyum bakımından daha zengindir. “Ama insanlar nedense hiç ıspanak canım çekiyor demez,” diye sorguluyor Kemps bu yanlış algıları.
Hormon faktörü
Bu arzuyu bu şekilde rasyonelleştirme çabası oldukça yaygın. Fakat aslında yiyecek arzusu ile insanın duygu hali ve anıları canlandıran dış etkenler arasında daha güçlü bir bağlantı var. Açlığın bu arzuyu tetiklemede payı olsa da fizyolojik nedenlerden çok psikolojik nedenlere dayanıyor. Üzüntü, gerginlik, stres, sıkıntı ve yalnızlık duygusunun baş tetikleyiciler arasında yer aldığını söylüyor Kemps.
Biyolojinin de hiç rolü yok değil. İstatistiksel olarak kadınlar adet dönemlerinden hemen önce bu tür yiyecek arzusuna daha fazla kapılıyor. Hamilelik dönemlerinde de bu arzulardaki artış hormon faktörünü gündeme getiriyor. Ancak bunun besin ihtiyacından kaynaklanan bir şey mi yoksa sinir hücrelerinde (nöronlar) bir kısa devre sorunu mu olduğu bilinmiyor. Ayrıca bu arzu, adet ya da hamilelik dönemlerinde görülen bir sorun olmaktan ziyade, çok daha yaygın.
Kaynağı ne olursa olsun belli yiyeceklere duyulan bu arzu hayatı kesintiye uğratabiliyor. Deneyler, bu arzunun bilişsel becerileri zorlaştırdığını, bu nedenle zihin kapasitesinde belli bir yeri işgal ettiğini gösteriyor.
Daha önce yayınladığımız ‘ Kelimeler nasıl tat hissi yaratır?’ başlıklı dergi yazısına James Wannerton adlı kişi konu olmuştu. Wannerton, kelimelerin bazı tatları nasıl aklına düşürdüğünü ve bunun ne kadar dikkat dağıtıcı olduğunu anlatıyordu.
Görsel ipuçları
Yeme arzusunun nasıl ortaya çıktığını ve nasıl önlenebileceğini anlamak için Kemps bu duyguyu inceledi. 130 denekle konuşup belli bir yiyeceği arzuladıkları bir anı hatırlayarak hissettiklerini kağıda dökmelerini istedi. İnsanların duyusal olarak o anda herhangi bir ses ya da dokunuşu düşünmediklerini, ancak tat ve koku ile birlikte görsel imgelerin önemli bir rol oynadığını gördü. Bu arzu ortaya çıkmadan önce gökkuşağı ya da gül bahçesi gibi yiyecekle alakasız imgeler düşünmeleri istenerek bu arzu engellenmeye çalışıldı.
Bu sayede bu arzunun şiddetle hissedilmediği görüldü. Başka bir ekip ise yiyecek arzusu anında tetris oynamanın o yoğunluğu bastırdığını fark etti. Herhangi bir yayın olmadan karıncalı televizyon ekranına bakmak da işe yarıyordu. Bunları hayal etmek de şiddetli arzuya ket vurabiliyordu.
Yiyecek arzusu kontrolden çıktığı zaman kilo alma riski de doğuyor elbette. Fakat arada bir baş gösteriyorsa Kemps bu arzuyu tatmin etmenin daha iyi olacağını söylüyor. “Daha şiddetli hale gelen bir arzu onu saplantıya dönüştürebilir.”

Bu makalenin İngilizce aslını BBC Future’da okuyabilirsiniz.

Stretching
Kan dolaşımını hızlandırır,stresten korur,kasları gevşetir,kişisel disiplini sağlar,postürü düzeltir. 
Zihin yavaşlar, beden rahatlar. 


Hangi gıdaları eksik aldığınızı nasıl anlarsınız?
Bunun için düzenli kan bulgularınıza baktırmanızda fayda var ama genel olarak besin eksiklikleri kendini bazı rahatsızlıklarla belli edebilirler.

Soluk beniz, üşüme, deri kuruluğu; demir, B12, folik asit eksikliği
Kaslarda ağrı ve kramplar; magnezyum, potasyum eksikliği
Tırnaklarda beyaz lekeler; çinko eksikliği
Saç dökülmesi; demir, çinko, biotin eksikliği
Saçlarda kepek oluşumu; biotin, C ve B vitamini, yağ asitleri eksikliği
Egzama; yağ asitleri, çinko eksikliği
Göz kuruluğu; yağ asitleri, A vitamini eksikliği
Gözlerde kanlanma, duyarlılık; A ve B vitamini eksikliği
Sinirlilik, hızlı kalp atışı, depresyon; B vitamini eksikliği
Üst kol ve kalçada deri kızarıklığı; B ve E vitamini, yağ asitleri eksikliği
Diş eti kanaması; C vitamini eksikliği
Ağız kenarlarında çatlaklar; B vitamini, folik asit, demir eksikliği
Dudak kuruluğu ve çatlaması; B vitamini eksikliği
Erkek ve kadında kısırlık; E vitamini, çinko, manganez eksikliği
Yumuşak, ağrılı dil; B vitamini, demir, folik asit eksikliği
Yarıklı, çatlak dil; B vitamini eksikliği
Dilaltındaki damarlarda genişleme; C vitamini eksikliği
Kanın durdurulamaması; K vitamini eksikliği
Burun kenarlarında kırmızılık ve yağlanma; B vitamini, çinko, yağ asitleri eksikliği
Regl öncesi ağrı ve kramplar; kalsiyum ve magnezyum eksikliği
Yorgunluk, baş dönmesi; sodyum, demir eksikliği
Gece körlüğü; A vitamini ve çinko eksikliği


http://www.hemensaglik.com/